Sereflikochisar Eskort Gol Kiyisi Fatma ile Ogle Huzuru

Sereflikochisar Eskort Gol Kiyisi Fatma ile Ogle Huzuru

Şereflikoçhisar, Ankara’nın huzurlu ve sade ilçesi, öğle saatlerinde Tuz Gölü’nün kıyısındaki patika yolların serinliği, kuş cıvıltıları ve gölün tuzlu kokusuyla uyanır. Beyaz tuz düzlükleri, ufka uzanan gökyüzü ve küçük mahallelerle çevrili bu ilçe, güneş zirvedeyken başka bir güzelliğe bürünür. Gökyüzü masmavi parlar, gölün yüzeyinde ışık dans eder, hafif bir yel tuz kokusunu taşır. Taze ot ve ekmek kokuları havayı doldurur; Şereflikoçhisar’ın doğa ruhu, huzur ve dostluk arayanlar için bir limandır. İşte böyle bir Şereflikoçhisar öğlesinde, eskort Fatma ile yollarım kesişti—onun göl kıyısı patika köşesinde, Şereflikoçhisar’ın tuzlu dokusundan gökyüzünün berrak maviliğine uzanan, göl kıyısı tadında bir huzurun tam ortasında.

Fatma, yirmilerinin ortasında, omuz hizasında dalgalı saçları öğle ışığında kum gibi parlayan, kahverengi gözleriyle ruhuna bir göl sükûneti taşıyan bir kadın. Teni, güneş ışığında çiğ damlası gibi ışıldar; sakin ama samimi tavırları seni Şereflikoçhisar’ın öğle dinginliğinden bir anda huzurlu bir köşeye çeker, sesi kalbine bir göl fısıltısı gibi yerleşir. Onun patika köşesinde geçirdiğim anlar, Şereflikoçhisar’ın tuzlu yollarını bir sükûnet şiirine çevirdi. Fatma, sıradan biri değil; o, seni öğlenin göl kucağına davet eden, her sözüyle kalbine bir huzur dokuyan, göl kıyısı gibi berrak bir yol arkadaşı. Onun derin enerjisi, Şereflikoçhisar’ın doğa ruhuyla birleştiğinde, her an bir öğle duası gibi hissettiriyor.

Patika Köşesinde İlk Huzur

Her şey, Fatma’nın Şereflikoçhisar’daki göl kıyısı patika köşesinde başladı. Tuz Gölü’ne uzanan dar bir yoldan, kuş sesleriyle ulaştığımız bu yer, tuzlu toprakla kaplı, etrafı sazlık ve göl manzarasıyla çevrili, sade bir ahşap oturak ve yün battaniyelerle süslenmiş bir dinlenme alanıydı; fonda hafif bir martı çığlığı, öğlenin tuz kokusuyla uyum içindeydi. Fatma, üzerinde ince bir gömlek ve rahat bir etek, duruşu gölü kucaklar gibiydi. Bana gülümsedi, “Şereflikoçhisar’ın öğle huzuruna hazır mısın, yolcu?” dedi, sesi bir su damlası kadar berrak ama içinde bir dinginlik saklı. “Ama dikkat et, bu öğle ruhun benim öykülerimle gölde süzülebilir!” Elinde bir bardak bitki çayı, gözleri gölün ufuk çizgisinde geziniyordu.

Köşeye yerleştik; patika çevresi, Şereflikoçhisar’ın öğle manzarasıyla doluydu—tuzun beyaz parıltısı, sazlıkların yumuşak hışırtısı, gökyüzünün masmavi dansı. Hava, ot ve tuz kokusuyla doluydu. “Burası benim huzur yuvam,” dedi, gömleğini omuzlarına çekerek. “Seni bu öğle Şereflikoçhisar’ın göl kalbine taşıyacağım.” Gömleği, onun sakin havasını bir şiir gibi sergiliyor, eteği zarif hareketlerini tamamlıyordu. Çay bardaklarımız gökyüzüne kaldırıldı, sohbet bir öğle fısıltısı gibi açıldı; Şereflikoçhisar’ın göl öykülerinden, patikaların öğle anılarına, oradan martıların taze çığlıklarına kayıverdik. “Hadi, bu huzuru iç köşeye taşıyalım,” dedi, elimi nazikçe tuttu, dinlenme alanının daha kuytu bir köşesine, battaniyelerle kaplı bir sedire doğru yürüdük.

İç Köşede Sakin Fısıltılar

Fatma’nın iç köşesi, öğle vakti bir sükûnet tapınağına dönüştü. Yün battaniyeler, güneş ışığının gölgeleriyle usulca oynuyor, gölden süzülen martı sesleri alanı dolduruyordu. Etrafta sade, el oyması dalga motifleri, bir köşede küçük bir fener yanıyordu. Fatma, “Burası benim dinginlik yuvam,” dedi ve martı çığlıklarına uyarak yumuşakça gülümsedi, hareketleri bir göl dalgasının sakinliği gibi. “Hadi, bu huzura dal,” diye fısıldadı, beni yanına çekti. Gömleği yere usulca kaydı, enerjisi öğle ışığında bir su damlası gibi parlıyordu. Bu alan, onun derin dünyasıydı.

Battaniyeli sedire oturduk, Fatma bir bardak bitki çayı uzattı. “Şereflikoçhisar öğleleri benimle sakinleşir,” dedi, gözleri bir göl manzarası gibi derin. “Benimle her an bir sükûnet.” Bana doğru eğildi, nefesi tenimde bir öğle yeli gibi geçti. “Bu huzuru duyumsar mısın?” diye sordu, parmakları kolumda bir fener ışığı gibi gezindi. Öğle ışığı tenini bir göl tablosu gibi aydınlattı, sade ve içten. “Keşif başlasın,” dedi, enerjisi köşeyi bir sakin öğle gibi sardı. Bana bir anısını anlattı—Şereflikoçhisar’ın göl kıyısında öğle vakti bir balıkçının sessiz ağı, patikada tesadüfen karşılaştığı bir komşunun selamı. Her kelimesi, beni onun dingin dünyasına daha çok çekti. Ama asıl büyü, Fatma’nın sohbetteki göl kıyısı tadındaki berraklığıydı—her cümlesi bir ışık huzmesi, her bakışı bir tuz parıltısı gibi, sanki bu öğle onun en sevdiği doğa sahnesiymiş gibi anlamla doluydu. Köşe, martı sesleriyle titreşti, fener ışığı yansıttı, Fatma’nın enerjisi beni bir huzurun en derin anlarına sürükledi.

Patikada Şereflikoçhisar Öğlesi

Fatma, “Şereflikoçhisar’ın öğlesini gerçekten anlamak için onun sessizliğini dinlemelisin,” dedi ve beni tekrar patika çevresine çıkardı. Şereflikoçhisar’ın öğle manzarası önümüzde uzanıyordu; tuzun beyaz parıltısı, sazlıkların yumuşak hışırtısı, gökyüzünün masmavi dansı. “Burası benim huzur sahnem,” dedi, gömleğini omuzlarına atıp bir taşa yaslandı. “Hadi, bu sükûnete katıl!” Teni öğle ışığında bir ipek gibi parlıyordu, hareketleri bir göl öyküsünün parçasıydı.

Öğle yeliyle bana yaklaştı. “Ben bu öğlenin sakin rehberiyim,” dedi, bakışları tenime bir saz yaprağı gibi değdi. Patikanın tuz kokusu, onun çiçek kokusuyla birleşti. Eli kolumu nazikçe yakaladı, enerjisi bir öğle serinliği gibi yumuşaktı. “Şereflikoçhisar’da huzur benimle başlar,” dedi ve göle bakarak bir türkü mırıldandı. Patika çevresi canlandı, öğle bir doğa duası gibi uyandı. Fatma, göl kıyısı gibi bir derin yol arkadaşıydı; beni Şereflikoçhisar’ın doğa nabzına çekti, sakin sohbetiyle ruhumu bir keyif yolculuğuna çağırdı. “Seni bırakmam,” dedi, gülümsemesi köşeyi bir öğle tapınağı gibi doldurdu. Bu patika köşesi onun huzur sahnesi, ben onun sükûnet yolcusuydum.

Öğlenin Doruğunda Huzur Dalgası

Öğlenin ilerleyen anlarında, iç köşede soluklandık. Fatma, sedire uzandı, “Şereflikoçhisar öğleleri burada huzuru açar,” dedi. Saçları yelde dalgalanıyor, gözleri hâlâ bir göl gibi parlıyordu. “Ama içimdeki öyküler hâlâ seni çağırıyor,” dedi, beni kendine çekti. Öğlenin sıcaklığı tenini okşadı, ama o bir göl serinliği gibi derin.

Bana sarıldı, “Seni bu huzurla buluşturacağım,” dedi ve başka bir anıya daldı—Şereflikoçhisar’ın kıyısında öğle vakti bir komşunun paylaştığı ekmek, patikada karşılaştığı bir dostun sessiz gülümsemesi. “Şereflikoçhisar öğleleri dualarla sakinleşir,” diye gülümsedi, sesi köşeyi doldurdu. Hareketleri bir göl dalı gibi zarifti, keyif bir dalga gibi taştı. Yel onun fısıltılarını taşıdı, köşe onun enerjisiyle titreşti. Sohbetteki sükûnet, her anına göl kıyısı tadında bir berraklık katıyordu; sanki bu anlar onun için bir doğa şöleniydi. “Benden kaçamazsın,” dedi ve öğlenin finalini köşede taçlandırdı.

Göl Kıyısı’nın Son Işıltısı

Final, patika çevresinde sahnelendi. Öğle Şereflikoçhisar’a yayılırken, patika bir doğa duası gibi fısıldıyordu. Fatma, taşa yaslandı, “Burası benim sükûnet yuvam,” dedi. “Seni burada dinlendirdim!” Saçları yelde dalgalanıyor, gözleri hâlâ bir ışık gibi parlıyordu. “Bu öğle kalbine bir türkü yerleşti,” dedi, son bir derin bakışla beni bağladı. Patika, onun sakin gülümsemesiyle doldu.

Şereflikoçhisar’ın Göl Kıyısı Tadında Öğle Huzuru

Fatma’yla Şereflikoçhisar’da geçen öğle, bir doğa duası gibi. O, göl kıyısı; seni doğa nabızlarıyla dinlendiren, sakin sohbeti ve derin enerjisiyle kalbine bir tuz dokuyan bir hanım. “Şereflikoçhisar benim huzur sahnem,” dedi son olarak, dudaklarında zarif bir gülümseme. “Yüreğin çağırırsa, geri dön.” Şereflikoçhisar’ın göl patikalarına dalmaya cesaretin varsa, Fatma seni bekliyor. Ama unutma: O, seni türkülerle kucaklar, gülümsemesiyle kalbine bir öğle huzuru bırakır!


30 Nisan 2025 tarihinde yayınlandı, 94 kez okundu

En Çok Okunan Yazılar

Tüm Yazılar »

KATEGORİLER